2002 Ankara
“... ve şayet İtalyan yazarlarına değinmek gerekirse Dante’yi tek geçerim.”
Bu cümleyi kurduğumda artık masanın hakimiyeti bana aitti. Sigaramı boşluğa doğru bakar gibi yaparak – aslen Yasemin’i keserek - çektim ve sert bir şekilde yere doğru üfledim. Biramdan bir yudum aldıktan sonra etkileyici olduğunu düşündüğüm gülüşümü yaparak ona göz kırptım. Yasemin’in kemik çerçeveli gözlüklerinin içerisinden gözlerinin parıldadığını görebiliyordum.
Yasemin’in yanında oturan Nail o geceki rakibimdi.
Fransız Dili Edebiyatı okuyor, gitar çalıyor ve sosyal projelere katkıda bulunuyordu. Ama bunların dışında, bana rakip olmasını sağlayan bir şey daha vardı : Rastalı saçlar.
Dante hakkında bildiğim tek şey İtalyan olmasıydı. Ancak masada konu hakkında bilgisi olmayan insanları görünce coşarak Dante’yi tek geçtim. Artık masada “ben”, “Yasemin” ve “diğerleri” vardı. “Diğerleri” tartıştıkları konularda söylediklerinin doğru olduklarını onaylatmak maksadıyla “ ... değil mi Mehmet?” tarzında sorular yöneltiyorlar, konu hakkında bilgim olmayınca başımı sallıyarak onay veriyordum. Bazen de kolpa yaptığımın anlaşılmamasını sağlamak maksadıyla “ Bilmiyorum” diyor ve ömrümde dönem ödevlerimin dışında herhangi bir konuyu araştırma girişiminde bulunmamış birisi olarak şu cümleyi de ekliyordum “ ...ama araştıracağım.”
“Kuru kuruya kitap okumakla insanın eline çok birşey geçeceğini zannetmiyorum ; önemli yerlerin çizilip tekrar tekrar üzerinden geçilmesi lazım” dedi Nail.
“Bu görüşüne katılıyorum... Ben okuduklarımın altını çizdiğim gibi bir de defter tutuyorum. Kendi yorumlarım falan da var orada ...” dedim.
Artık Nail rakip değildi.
Edebiyat, sosyoloji ve sanat üzerine yaptığımız sohbetlerle geceyi bitirdik. “Diğerleri” taksi tutup gitmeyi önerdi ancak taksiye ayıracak param yoktu. “Hava güzel bence ... Biraz yürüyüp konuştuklarımızı düşünmeyi tercih ederim” diyerek taksi parası vermekten yırttım. Yasemin de benle berbaber metroya kadar yürümek istediğini söyledi. Mekandan ayrıldık.
“Herkesin gözü sendeydi” dedi Yasemin... “Hıh...Farketmedim...” dedim önüme bakarak.
Koluma girdi; çok normalmiş gibi sessizce yürümeye devam ettim ancak içimde Rio karnavalı düzenleniyordu. “Bu sefer tamam lan” dedim içimden.
Metronun önüne geldiğimizde kollarımdan tuttu ; “Yarın saat 11.30 da dersim var , öncesinde kahvaltı yapsak ya?” dedi. Hemen cevap vermedim, birkaç saniye bekledikten sonra ; “Hmm... Olabilir aslında...” dedim. Yanağımdan öptü , koşarak ilerledi ; arkasından bakıyordum.
“Ha bu arada ... Yarın Dante’nin bir kitabını getirsene ... Anlattıklarından sonra adamı baya merak ettim” dedi.
“Elbette” dedim gülümseyerek ..."Evde var zaten getiririm"
El salladı ve gitti.
Ertesi sabah saat 08.00 de kalkıp hızlıca hazırlandım.
Önce Kızılay'da bir kitapevine girip "İlahi Komedya" adlı kitabı aldım , sonra içerisindeki kısımlarından bazılarının altlarını rastgele karaladım, bazılarına da soru işaretleri koyup "Araştır" yazdım.
Yasemin'le buluştuğumuzda saat 10.00'du.
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder