2 Kasım 2010 Salı

Askerlik Aslında İyi Birşeydir


"Askerlik beni germez abi , gayet rahat gider yapar geliriz." 3 no lu nöbet kulesinde sabit kaldığım 7. saatimde, tam da ayaklarımın bağları çözülmeye başlamışken aklıma söylediğim bu söz geldi. Sivilde bıraktığım onca insan kim bilir beni nasıl özlemişti. Her biri korunmaya değecek insanlardı. Onlar rahat uyuyorsa benim ve silah arkadaşlarımın sayesindeydi. Birden kendimi toparladım ; bacaklarım kendine geldi , 7 saat sabit kalmıştım şayet istenirse bir 7 saat daha sabit kalabilirdim. Türk askeri her şarta , her duruma hazırlıklıydı.
Yarım saat sonra beni artık değiştirmeleri gerektiğini , dayanacak halimin kalmadığını telsizle anons ettim. Gelip beni başka bir arkadaşla değiştirdiler. Nöbetçi subay "Çok mu yoruldun lan?" dedi. İçimden "Lanli falan konuşma oğlum benle!" dediğim sıralarda dilimden "Evet komutanım , sabit kalmak beni çok yordu" kelimeleri döküldü. Komutan suratıma baktı " İyi ... Git biraz dinlen ; kömür gelecek birazdan, onları taşıyacaz." dedi ve gitti. İlk başta yorgunluğumun verdiği sinirle "Taşımıyorum ulan" diye söylensem de aklıma yine sivilde sevdiğim insanlar geldi. Şayet biz kömür taşımasak o insanları nasıl koruyabilirdik? Benim ve silah arkadaşlarımın taşıdıkları kömür sayesinde sevdiklerim güvendeydi. Kendimi toparladım ; gazinoya gidip bir çay söyledim. Çay beni rahatlattı, kömür taşımaya hazırdım; ne de olsa görev kutsaldı. Görevlerimi yerine getirmeden önce sevdiklerimi aramaya karar verdim , gücümü o insanların rahatlığından alıyordum ne de olsa...
İlk başta babamı aradım. Bana düğüne gittiklerini, acelesi olduğunu, şu an konuşamayacağını söyledi.Konuşmayı kısa kesmesi beni üzse de benim ve silah arkadaşlarımın sayesinde rahat rahat düğüne gidiyordu.
Ardından kendisinden hoşlandığım kızı aradım. Aramızdaki ilişkinin boyutunu askerden sonra konuşmak üzere karar almıştık.Yaptığım uzun konuşmalara verdiği kısa cevaplardan ve "Şu an müsait değilim" demesinden olayın tek boyutlu bir hal aldığını anladım.
Ahizeye başımı dayamış düşünüyorken kamyonun arka tarafa yaklaştığını duydum.
Komutan silah arkadaşlarıma "Haydi hızlı olun!" diye bağırıyordu.
...

27 Temmuz 2010 Salı

Aşık ile Maşuk ve Diğeri


Ahmet beni kız arkadaşıyla tanıştıracağını söylediğinde heyecanlanmıştım. Çünkü kankanın kız arkadaşıyla tanışmak demek geleneksel "kızın arkadaşlarından birinin de kankaya ayarlanması" muhabbetinin yapılması demekti.


Buluşmaya tam 1 saat vardı , ev arkadaşımdan çarptığım çakma Hugo Boss parfümü üzerime bocaladım. Dişlerimi fırçalamadan önce son bir sigara içip kendime geldim.


Özdemir Asaf', Can Yücel ve Kafka'dan birkaç aforizmayı da ezberledikten sonra evden çıktım. Bu kez hazırdım ; kankamın kız arkadaşı günün sonunda bana kız ayarlama sözü verecekti.


Buluşma yerine gittiğimde Ahmet ve Aslı oradaydılar. Birbirlerine sarılı bir şekilde oturuyorlardı , ortama şık bir giriş yapmam gerekliydi . "Şok olmalılar ; "şakacı seni" demeliler" düşünceleri içerisinde adım adım onlara doğru yürürken Ahmet beni fark etti ; parmağıyla Aslı'ya beni gösterdi. Aslı beni süzüyordu , omuzlarımı dikleştirdim, asla var olmayan fakat "olsa süper olur lan" dediğim hayali gamzemi çıkartmak için dudaklarımı iyice kastım. Elimi uzatmayı planlarken ellerimin terli olduğunu fark ettim ; adımlarımı yavaşlatıp ellerimi cebime sokup çıkardım.


Tanıştık.


İlk onbeş dakikada Ahmet beni Aslı'ya anlattı. Ahmet ne derse Aslı kahkahalar atıyordu , ben de gülümseyerek yeni çift olmanın gerekliliği olan "Biz birlikteyken çok ama çok eğleniyoruz" dakikalarına ortak oluyordum. Ahmet "Çok çapkındır bu haaa , dikkat ediceksin buna!" dediğinde sıra artık bendeydi.


"Yok ya...Bir noktadan sonra vazgeçmek olanaksızdır , erişilmesi gereken nokta da orasıdır" deyip boşluğa doğru baktım. Gözümün ucuyla da Aslı'ya baktım , sözden etkilenmemişti.


Ortamdaki 3-5 saniyelik sessizlikten sonra Aslı Ahmet'e " Ahmet Beyler nasıldır peki, o da çapkın mıdır?" diye sordu. "Ahmet aslında o kadar ..." derken ikisinin de beni dinlemediğini gördüm. Ahmet Aslı'nın burnuna değişik , sevgililere özgü hareketler yapıyordu. Aslı da dudaklarını sevgililere özgü şekillere sokuyordu.Birbirlerine sarılıp uzun uzun bakıştılar. Ahmet çay kaşığıyla Aslı'ya çay içirdi. Aslı da saçlarını dudaklarının üstüne atıp bıyık yaptı ; Ahmet buna çok güldü. Tabii ben de güldüm.


Yaklaşık 2 saat böyle geçti. Mekandan kalkıp Aslı'yı eve bıraktık. Geriye dönerken Ahmet "Kanka nasıl kız , onayladın mı?" diye sordu. "İyi kız abi..." dedim.

Ahmet başını aşağı - yukarı yaparak durumu onayladı.


Boşluğa bakıyordu.


20 Temmuz 2010 Salı

Erkek Muhabbeti


"Kızlar kendilerine sert yapan erkeklerden çok etkilenirler oğlum, bak ben mesela geleceksin dediğimde tıpış tıpış gelir hatun... Eğer gelmiyorsa da süründürürüm onu , kendi kaybeder." diyordu Hasan, biz de ağzımız açık dinliyorduk. Hasan bu konularda ustaydı .

Herkes birbirine "Evet abi , Hasan doğru söylüyor ; sert olucaksın kızlara ..." diye fısıldıyordu.

Mustafa "Ya zaten yabancı hatunlar neden hasta Türk erkeğine? Sırf bu yüzden , sert olduğu için ... Gerektiğinde masaya yumruğunu vuracak oğlum erkek dediğin. Bakıyor kendi adamlarında iş yok , gay kılıklı hepsi , ne yapıyor o zaman? Toplanıyor geliyor Antalya'ya." dedi.Ortamdaki herkes Hasan'a baktı , Hasan bu görüşü başıyla onayladı.
Gaza gelmiştim ve görüş bildirmem gerekiyordu. "Lan zaten bunlar teklif ediyormuş bizim erkeklere , ne olur çık benle , benle beraber ol falan diye. Hatta turlar düzenliyorlarmış sırf bu yüzden Türkiye'ye." dedim. Söylediğimle alakalı hiçbir bilgim yoktu ; bilginin onaylanıp doğru kabul edilmesi için Hasan'a baktım. Hasan "Benim bundan haberim yok, doğrudur diyemicem" dedi. Ortamda garip bir sessizlik oldu ; "Ben öyle duydum abi ... Gidenlerden falan ... Öyle diyorlar... Hep öyle oluyormuş" diyerek sessizliği dağıtmaya çalışsam da sessizlik git gide büyüyordu. Üzerime küçümsemeyle dönen gözlerden anladım ki yorumlarım bu andan itibaren geçersizdi.


Gecenin sonuna kadar muhabbetleri dinledim, sonra evlerimize dağıldık.

Lisedeydik ...

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Duygusaldım Bugün


Bundan 1 ay kadar önce bir ilişkinin içine sürüklenmiştim; mantığım "hayır" diyordu ama duygularıma hakim olamıyordum...


Belirli bir süre sonra bu kararsızlık beni çok yordu ve istemeyerek de olsa mantığımın sesini dinleyip ondan ayrıldım. Güçlü görünsem bile içten içten onu düşünüyor, onun sesini duymak , ondan haber almak istiyordum... Bir süre haberleşemedik.


Bugün bana - biraz da nefretle dolu - bir mesaj atmış. Kendimi çok kötü hissettim ama yaptığım şeyin doğru olduğunu da biliyordum. Kafamı dağıtmam gerekti , canım çok sıkkındı ve sigaram yoktu ; dışarı çıktım.


Bir süre yürüdüm ; yürürken de "Acaba yanlış mı yapıyorum? İkimiz için de bir şans versem nasıl olur?" sorusuna cevap bulmaya çalışıyordum. Sigara alacak paramın olduğunu fark edince bankaya yöneldim. Her zamanki gibi 20 TL çektim. Banka hesabını görünce askerlik için biriktirdiğim paranın git gide azaldığını fark ettim, bu olay bende ani bir telaş uyandırdı. Parayı dikkatli kullanmam gerekliydi. Dikkatimin para mevzularına kaydığını görünce hemen mp3 üme sarılıp Sezen Aksu şarkıları dinlemeye koyuldum.

Birkaç dakika sonra duygusal moda geri dönmüştüm.


Tekel bayiine uğrayıp sigaramı aldım. "Sigarayı bıraksam fena olmayacak... Hem o da bunu isterdi." düşüncesi yüzümde acı bir gülümseme yarattı. Parası da çok fazlaydı, günde 1 pakketten ayda 165 tl zarardı bana."Sigara maddi açıdan da bir külfet ama bırakırsam sırf onun için bırakırım" dedim kendime. Aynı sırada telefonum çalmaya başladı ; "Acaba o mu?" diyerek heyecanla telefona baktım ; arayan arkadaşım Ersin'di. Beni başka bir arkadaşım olan Mehmet'le çıktıkları bekar evine davet etti ; ben de kabul ettim. İkisi de can arkadaşımdılar , 10 yıllık arkadaşlık mazimizde acı - tatlı günleri paylaşmıştık. Onlarla bu mevzuları konuşmak bana da iyi gelecekti; evlerine doğru yola koyuldum.


Evlerine gittiğimde yüzümdeki ifade onları da telaşlandırdı. Ersin " Oğlum ne oldu böyle sana? Anlat bakayım ... Anlatmadan önce bi sigara ver bu arada." dedi. Sigara paketini bahçenin ortasındaki masaya fırlattım ; Ersin ve Mehmet birer sigara aldılar, ben de bi sigara yakıp mevzuyu en başından anlatmaya başladım. Fikirler havalarda uçuyor , sigaralar yakılıyordu...Arkadaşlarımı dinlemem gerekiyordu fakat gözüm istemsiz bir şekilde hep sigara paketine kayıyordu. Mehmet ağzında sigarayla "Bence doğru yapmışsın kardeşim , senden de böyle bir davranış beklenirdi" derken Ersin'in de sigara içiyor olduğunu fark ettim. Pakete baktım , içinde 3 sigara kalmıştı. Ersin "Üzülmene gerek yok dostum, onun mutluluğunu düşünmen yüce birşey" derken Ersin'e bakar gibi yaparak çaktırmadan sigara paketini masanın üzerinden alıp cebime soktum. Biraz daha oturduktan sonra evime gitmek üzere oradan ayrıldım.


Yol boyunca "Sigarayı bıraksam fena olmaz" diye düşündüm.

11 Temmuz 2010 Pazar

Prehistoric vs Modern Times


Aslında eskiden - eski derken baya bi eski , prehistoric- insanlık daha ilerideymiş gibi bir hissiyatım vardı. Parçası olduğum insanlıktan utanıyordum,savaşlar , açlık , adaletsizlik.

Hani kız olsam "Bu kirli dünyaya çocuk getirmek istemiyorum" diye bas bas bağıracaktım...


Konuyu araştırmaya başladım. 2000'lerinde öğrencilik yapmış her genç gibi ilk olarak Google'a danıştım. "Prehistoric" yazdım; ilk baştaki link bi oyunun linkiydi. "İki dakka oyuna takılayım sonra araştırmama devam ederim" dedim. Oyun bildiğin basit bi flash oyunu ... Merak ettim, oyunu oynamaya başladım. Dinozor bir oraya bir oraya sıçrıyordu, boynuzlu yaratıklar bana süsüyordu . Dinozor karakterinin yaptığı en extra iş yumurta toplamaktı... Oyunun sonu gelmedi, sıkıldım. "House" 'ın son bölümünün torrentten indiğini gördüm ; önce diziyi izleyip araştırmama sonra devam etme kararı aldım. Bir 45 dakika da böyle geçti ... Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı.


"Bana neyse..." diye düşündüm en son, konuyu araştırmaktan vazgeçtim.

Ayştayn Bulmacası


Einstein'ın bi bulmacası var ; hep görüyordum bu bulmacayı. Maille falan da yollarlar hani , "Bunu dünyanın %1 i yapabilir!" falan diye ... Oturdum çözdüm ben bunu , havalara da girdim... Sonra bi arkadaşıma "Oğlum çözdüm lan bunu" dediğimde "Ben de çözdüm, ne var olm onda" dedi ...

Sonra dünyanın %1'lik nüfusunun içerisinde olduğumuzu fark ettik biz. Yani 7 milyarın %1 i , 70 milyon yapıyo.

Bu 70 milyon insanla irtibata geçmek istiyoruz. Sonrası için plan şu :

1) 17.500.000 masalık bir okey turnuvası yapılacak, tüm bu turnuvaya katılanlara sertifika verilecek.
2)İlk 4 aynı eve çıkacak, orda da King partisi düzenlenecek.
3)King partisinin 1.si evde temizlik, yemek vs işlerine karışmayacak; çöpü isterse atabilir. (Eşşek değil ya o kadarını da yapsın)

Tüm bunlar gerçekleştikten sonra şayet bu mail tekrardan gönderilirse maili gönderen arkadaşın evini kundaklayacaz ... 70 milyon kişiyle ...